Cerit

Ç.AĞLAYANCERİT RESİMLERİ

yazmış olduğum taşlama türü sanat destanı şiirimi sizlerle paylaşmak istedim resmi Tıklayın

8 Eylül 2022 Perşembe

İster İnanın İster İnanmayın

      İSTER İNANIN İSTER İNANMAYIN...
      Biz 5 erkek 3 kız 8 kardeş 2 anne baba on baş horanta idik. Evimiz iki katlı taş duvar üzeri mertek ve çapkılı çamur sıvalı penceresiz alt katta sığırlarımız yatardı. Evde su, banyo, tuvalet ve odamız sobamız yoktu. Ocakta odun yakar başına çevrilir ısınırdık, elektrik yoktu. Gece evi aydınlatmak için bazen gaz yağı olmazdı lastik kırıntıları çam çıra yakarak evimizi aydınlatırdık. 3 kat yatağımız vardı yorganımız pamuk döşeğimiz çapıt kırıntısı yastığımız mısır kabuğu idi. Beş erkek kardeş bir yatakta üçümüz yukardan ikimiz aşağıdan girer üşümeyelim diye bir birimize sarılır uyurduk. Kız kardeşlerimiz üçü bir yatakta yatardı.
      Kat kat elbisemiz yoktu ayakkabımız yoktu birer kat fistanımız şayağımız olurdu anamız elbisenin yırtılan yerini yamardı öyle giyerdik. Kirleneni yiykar ocağın başında kurutur tekrar giyerdik. Bizler büyük leğen teştte yiykanırdık. Bizim ev pınara en az 600 metre uzaktaydı yaz kış bakraçlarla eve su taşırdık. O tarihlerde köye üç dört metre kar yağardı pınara gidemezdik kar eritir evin içme suyunu temin eder sığırlarımızı kar suyu ile sulardık. Babam kışın evin karın kürümekle meşguldü yaz geldiğinde bağ bahçe tarla işleriyle uğraşırdı. Anamın yazı kışı yoktu. Komşuların ev işlerine giderdi. Evlerde su yoktu banyo yoktu pınardan evlere bakraçlarla su taşırdı.
       Büyük pınarın önünde tahtadan yapılmış çamaşırhane vardı. Köyün hanımları çamaşırlarını orada yıykardı orada banyo yaparlardı. Anam komşuların çamaşırlarını oraya götürür o zaman deterjan yok sabun yok çamaşırı meşe külüyle yiykar geri eve getirir serer güneşte kururdu. Akşama kadar çalışırdı. Para yoktu ev sahibi bir tepsi bulgur, un, yarma veya tarhana ne verirlerse onu alır eteğine koyar akşam eve gelirdi. Bu günde sizi aç koymadım der sevinirdi. Ya pilav ya çorba yapardı bir leğenin başına toplanır adam başı kaşık yoktu kardeşlerimizle kaşık değişerek yer karnımızı doyururduk. Bırakın kaşık değişmeyi şimdiki çocuklar bir birinin kabından yemek yemiyor ikisi bir yatakta yatmıyor.
      Sabah kahvaltımız darı ekmeği ile çökelik dürümü ve bir bardak şerbet ile yerdik. Övün de yediklerimiz bulgur pilavı tarhana çorbası mercimek ve sümüt köftesi pekmez yerdik turp gibi olurduk şimdiki gibi huzursuz değil huzurlu ve mutluyduk. Buğday arpa nohut ekmeği bilmezdik. Gilgil darı konak darı ekmeği yerdik. Yediğimiz içtiğimiz doğaldı dışarıdan ne sebze ne meyve gelirdi çünkü yol yoktu araba yoktu. Herkes bağında bahçesinde yetiştirir doğal yerdi. Üzüm gayet çoktu her ev en az yüz batman pekmez kaynatırdı. Köyde doğru düzgün bakkal manav manifaturacı yoktu. Hastalık nedir bilmezdik. İlaç iğne bilmezdik. Köyümüzde yaşlı insanlar gayet çoktu. Her sokak başında sekiz on ihtiyar bir araya gelir sohbet ederlerdi. İnsanlar hasta olmazdı. Senede bir veya iki kişi yaşlılıktan ölürdü.
        Şimdiyse bazı günler üç beş kişi bir anda ölüyor. O tarihlerde köyde radyo televizyon yoktu. Varlıklı bir ailede radyo vardı mahalle insanları o ailenin odasına toplanır haber dinlerdi. Telefon yoktu eğer bir köyden öbür köye bir haber gidecekse bir kişi görevlendirilir o haber götürür getirirdi. Siyaset nedir bilmezdik 4 yılda bir muhtarlık seçimi olurdu köylü münasip bir muhtar seçerdi. Şimdiki gibi insanlarda partizanlık kutuplaşma senlik benlik yoktu. Herkes geçimi derdindeydi. Köylü fakirdi kapısında ya bir katır ya bir merkebi olurdu. Onlarla taşıma işleri yapar dağdan kışlık odununu getirirdi.
       Yılda iki kez çoluk çocuk Adana, ya çapaya pamuğa giderdik ailemiz bir yıllık kazancını temin ederdi. Köyümüzde hatır gönül komşuluklar vardı. Herkes bir birine yardım ederdi. Şimdiyse herkesin kapısında kamyon, traktör, taksi yatı katı apartmanı var fakat huzur yok insanlık yok bitti. Büyük küçük kalmadı insanlar barut fıçısı gibi rabbim sonumuzu hayır eylesin. O günlerde köyümüzün yolu arabası yoktu acil bir hasta olursa komşular toplanır iki ağaçtan sedir bağlar hastayı üzerine koyar battaniye yoktu çula mindere sarar kar da olsa kışta olsa köye 20 kilometre uzaklıktaki söğütlü durağına kadar sırtlarında götürürlerdi hala bu işte benimde payım vardır...  05 Eylül 2022